Bu sayfaya başka yerlerde rastladığım ve hoşuma giden küçük anekdot, öykü, yazı gibi şeyleri koyacağım...

 

İlki bu:

 

Birgün ermişlerden birine sormuşlar: “Sevginin sözünü edenler ile sevgiyi gerçekten yaşayanlar arasında ne fark vardır?”

“Bakın göstereyim” demiş ermiş.
Bir sofra hazırlanmış . Bu sofraya sevgiyi dilinden düşürmeyen ama dilden gönüle indirmeyen kişileri çagırmışlar.Hepsi yerlerine oturmuşlar derken sıcak çorbalar arkasından da “derviş kaşığı” denilen bir metre boyunda kaşıklar gelmiş.Ermiş:  “Bu kaşıkların sapının ucundan tutup öyle yiyeceksiniz.” diye bir şart koşmuş. “Öyle kaşığın çukur kısmına yakın yerden tutmak yok.”

“Peki” demişler ve çorbayı içmeye başlamışlar. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden, sofradaki hiç kimse çorbayı döküp saçmadan ağzına götüremiyormuş. En sonunda bakmışlar bu iş olmuyor. Çorbadan vazgeçmişler. Öylece aç aç kalkmışlar sofradan... Onlar sofradan kalktıktan sonra ermiş “Şimdi de sevgiyi gerçekten bilip yaşayanları çağıralım sofraya” demiş.
Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen insanlar oturmuş sofraya. Ermiş “Buyurun bakalım” demiş. Her biri uzun saplı kaşığını çorbaya daldırıp karşısındaki kardeşine uzatıp içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş olarak şükür içinde sofradan kalkmışlar. “İşte” demiş ermiş “kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır ve kim ki kardeşini düşünür de doyurursa, o da kardeşi tarafından doyurulacaktır. Şunu unutmayın ki hayat pazarında alan değil, her zaman veren kazançlıdır.”

 

 

Kavak ve kabak

 

ULU bir kavak ağacının hemen yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe, bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurlar ve güneşin etkisiyle müthiş hızla büyümüş ve neredeyse kavakla aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa;

- "Sen kaç ayda bu hale geldin?''

- "On yılda" demiş kavak.

"On yılda mı?" diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak. "Ben neredeyse 2 ayda seninle aynı boya geldim, bak.''

- "Doğru" demiş kavak ağacı "Doğru."

Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgarları başladığında kabak önce üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa;

-"Neler oluyor bana?"

- "Ölüyorsun" demiş kavak.

- "Niçin?"

 

- "Benim 10 yılda geldiğim yere 2 ayda gelmeye çalıştığın için."

 

 

ANA SAYFA